Allah’a hamdolsun, varlığımızın sebebi hakikisi olan Hak Te’âlâ Hazretlerine ne kadar şükretsek azdır. Nimetlerimi saymaya kalkarsanız sayamazsınız. Buyurun Cenab-ı Hak bize bunları hatırlatmak için nasihler uyarıcılar gönderir ki, hatırlayalım, düşünelim, farkına varabilelim. İnsan kelimesi nisyandan türetildiği için yani unutmadan geliyor. Unutana hatırlatmak vefadan gelir. Bu tebliğin de bir esasıdır. Allah cc tebliği hakkıyla yapanlardan eylesin.
1.Deva: Ey biçare hasta! Merak etme, sabret. Senin hastalığın sana dert değil, belki bir nevi dermandır. Çünkü ömür bir sermayedir, gidiyor. Meyvesi bulunmazsa zayi olur. Hem rahat ve gafletle olsa, pek çabuk gidiyor. Hastalık, senin o sermayeni büyük kârlarla meyvedar ediyor. Hem ömrün çabuk geçmesine meydan vermiyor, tutuyor, uzun ediyor-tâ meyveleri verdikten sonra bırakıp gitsin. İşte, ömrün hastalıkla uzun olmasına işareten bu darbımesel dillerde destandır ki, "Musibet zamanı çok uzundur; safâ zamanı pek kısa oluyor."25.Lema
Hastalık insanı biçare yani çaresiz kılır zannederiz.Ne ettim de bu başıma geldi deyip derman olma kısmını görmezsek eksik değerlendiririz.İnsan ömrünün sermaye olduğu eriyen buz misali, yahut kum saati gibi belli bir vakti olduğunu bize hatırlatır hastalık. Öyle bir hatırlatma ki yoğunlaştırılmış bir sarsıntıyla uyarıyor.
Bir ağaç diker meyvesini bekleriz ki ağaç dikmenin hikmeti yerini bulsun. Sıhhat sarhoşluğu bize sağlık nimetini unutturmuş. Allah cc bu gönderdiği dostla bizi sarsıyor ki uyanalım kulluğumuzu hatırlayalım ona göre hazırlığa başlayalım.Günümüz şartlarının çeldiricileri maalesef çok kuvvetli. Örneğin derler ki: İki köylü köyden şehre ihtiyaçlarını karşılamak için giderler. Biri hemen pazara, çarşıya gidip köyden ne istemişlerse öğleye kadar alır.Görevini yerine getirmenin rahatlığı içinde köylü garajına gider. Diğer arkadaşı da kahveye gider. Orada vaktini harcar. Garaja gidince kendisinden istenilen ihtiyaçları almamıştır. Sıkıntı dert içinde köye döner. Diğer arkadaşında ise gönül huzuru vardır.Çünkü kendisinden istenilenleri yerine getirmiştir.
Günümüzde çeldiriciler, zaman tuzakları, nefse hoş gelen oyunlar meşguliyetler, mâlâniyâtlar o kadar çok ki nerdeyse insanın sonu geliyor, onları ki gelmiyor zâhiren. Bunun için eğer bostanımızın suyu sınırlıysa biz de bostanımızı sularken çok dikkatlice suyu sağa sola harcamadan kullanıp, bostanımızın susuz kalıp kurumasını engellemeliyiz.Bizim zaman suyumuz da sınırlıdır. Dinin meşru yani helâl daire içinde harcamalıyız ki pişmanlık ateşi bizi yakmasın.Dünya rüyasından kabirde uyandığımız zaman hesabımız kolay olsun inşaAllah.
İşte hastalık bize vazifemizi hatırlatır.Zaman sınırlı, dolmuş kalmak üzere olduğu için, ömür bostanımız kurumadan, tedbirleri zamanında almalıyız. Allah cc bizleri tedbirleri zamanında alıp taktire razı olanlardan eylesin.(Amin)